Bu araştırmada, kadınların toplum içerisinde ötekileştirilmesi , deneysel bir yaklaşım benimsenerek ve bitkilerle kurulan ilişkisel bağlar aracılığıyla ele alınmıştır. Nitel araştırma yöntemiyle gerçekleştirilen çalışmada, adamotu, sahra çalısı, biberiye bitkisi, kargabüken ağacı, tatula bitkisi ve elma ağacına yer verilmiştir. Araştırma sürecinde öncelikle "öteki" kavramı incelenmiş ve bu kavram üzerinden kadın kimliği değerlendirilmiştir. Bununla birlikte, bitkilerin mitolojik anlatılardaki yeri ve biyolojik özellikleri detaylı şekilde analiz edilmiştir. Toplumda görünmez kılınan kadın, bitkilerle kurulan analojiler çerçevesinde ele alınmış, bitkilerin kadın bedeni ve kimliği ile ilişkilendirilme biçimleri üzerinde durulmuştur. Kadınların bağımsızlık arayışları ile geleneksel normlar arasındaki çatışmanın sürekliliği vurgulanarak, tarihsel süreçte "öteki" kavramının nasıl inşa edildiğini incelemektedir. Felsefi ve sosyolojik bağlamda, "aynı" olanın kendisini merkeze alarak "farklı" olanı dışladığı, bu mekanizmanın özellikle kadınlar üzerinde belirgin bir biçimde işlendiği görülmektedir. Toplumdaki hiç yok olmayan öteki kavramının kadınları nasıl etkilediğine bakıldığında, kadınlar birçok kültürde ve dönemde, toplumsal düzene uymayan ya da ataerkil normları sorgulayan birer "öteki" olarak konumlandırılmıştır. Simone de Beauvoir ‘in de “İkinci Cinsiyet “adlı kitabında bahsettiği gibi “kadın mutlak ötekidir ve inşa edilmiştir.” bu sözünden de anlaşıldığı üzere öteki kavramı bir giysi gibi kültürden kültüre ya da dönemden döneme farklı kişilerin elbisesi olmuştur. Ancak kadın her daim dönem ve kültür fark etmeksizin öteki ilan edilmiştir. Kadınlar, ataerkil yapıların etkisiyle tarih boyunca toplumsal normlara uygun biçimde sınırlandırılmış, itaatsizlikleri ise tehlikeli ya da şeytani olarak kodlanmıştır. Bu bağlamda, bitkilerin doğası ve mitolojik anlamları ile kadınların toplumsal konumlandırılması arasında paralellikler kurulmuştur.
In this research, the marginalization of women in society is examined through an experimental approach, using connections established with plants. Conducted using a qualitative research method, the study includes mandrake, desert shrub, rosemary, mesquite tree, datura plant, and apple tree. During the research process, the concept of the "other" was first analyzed, and women's identity was evaluated through this concept. Additionally, the role of plants in mythological narratives and their biological characteristics were examined in detail. Women, who are rendered invisible in society, are explored through analogies with plants, emphasizing the ways in which plants are associated with the female body and identity. The study highlights the ongoing conflict between women's pursuit of independence and traditional norms, investigating how the concept of the "other" has been constructed throughout history. In a philosophical and sociological context, it is observed that the "same" establishes itself at the center while excluding the "different," and this mechanism is particularly evident in its treatment of women.When examining how the ever-present concept of the "other" affects women, it is evident that in many cultures and historical periods, women have been positioned as the "other" when they do not conform to societal norms or challenge patriarchal structures. As Simone de Beauvoir states in The Second Gender, "Woman is the absolute Other and has been constructed as such." This statement illustrates how the concept of the "other" has been like a garment, changing across cultures and eras, yet women have consistently been designated as the "other" throughout history, regardless of time or culture. Under the influence of patriarchal structures, women have been socially confined within acceptable norms, while their disobedience has been labeled as dangerous or even demonic. In this context, parallels are drawn between the nature and mythological meanings of plants and the social positioning of women.
By subscribing to E-Newsletter, you can get the latest news to your e-mail.